gelen vukuât-ı maddiye ve mâneviyeyi hissetmiş. Ve bedevî Ekrâd aşâiri perdesi arkasında bu zamanın medenî perdesini kendilerine maske yapan ve vatanperverlik perdesi altında dinsiz ve hakîki bedevî ve hakîki mürtecî, yani, bu milleti İslâmiyetten evvelki âdetlerine sevk eden hâinleri görmüş gibi, onlarla konuşup başlarına vuruyor.
Sâniyen: O matbû eserin yüz beşinci sayfasından tâ yüz dokuza kadar parçaya dikkatle baktım. O zamanda aşâire ders verdiğim o suâller ve cevaplar vaktinde, mühim bir velî, içlerinde bulunuyormuş. Benim de haberim yok. O makamda şiddetli îtiraz etti, dedi:
"Sen ifrat ediyorsun, hayâli hakîkal görüyorsun; bizi de tahkir ediyorsun. Ahirzamandır; gittikçe daha fenalaşacak."
O vakit, ona karşı matbû kitapta böyle cevap vermiş:
"Herkese dünya terakkî dünyası olsun, yalnız bizim için mi tedennî dünyasıdır, öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım.
Ey yüzden, tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitâne benim sözümü