Sikke-i Tasdîk-i Gaybî — Risale-i Nur'un Kahramanı Hüsrev tarafından Kaleme Alınmıştır

Öldükçe dirildikçe neden duymadı bir his?
Ol namlı nebi, şanlı şehid Hazret-i Cercis.

Hasretle neden ağladılar Adem ve Havva?
Kimdendi bu yıllarca süren koskoca dava?

Hem ah, neden terk edilip Ravza-i Cennet?
Bir dar-ı karar oldu neden alem-i mihnet?

Nur şehri olan Tur da o dem Hazret-i Musa
Esrar-ı kelam hep çözülüp buldu tecella.

Bir parça Zebur dan okusa Hazret-i Davud,
Başlardı hemen sanki büyük mahşer-i mev ud.

Bilmem ki neden, yel ve sular hep onu dinler,
Bilmem ki neden, hep işiten ah diye inler.

Mahluku bütün kendine ram etti Süleyman,
Nerdendi bu kuvvet, ona kimdendi bu ferman?

Yellerle uçan şanlı büyük taht-ı mukaddes
Esrar-ı ezelden o da duymuş yine bir ses.

Ol hangi acip sır ki, çıkar göklere İsa,
Kimdir çekilen çarmıha, kimdir yine Yuda.

Nur dediği için tahtını terk eyledi Edhem,
Bir başkasının tahtı olur derdine merhem.

Çok şahs-ı veli, nur ile hem etti kanaat,
Çok şahs-ı deni, nur ile hem buldu keramet.

Her hepsi de pervanesi, üftadesi nurun,
Her hepsi muamma, gücü yetmez bu şuurun.

Fillerle varıp Kabe ye, hem Ebrehe zalim;
İsterdi ki, yapsın nice bin türlü mezalim...

İsterdi ki, o beyt yıkılıp şöhreti sönsün,
Halk Kabe yi terkederek, kiliseye dönsün.

İsterdi ki, çeksin doğacak nura bir sed,
Hem doğmadan ölsün diye "Mahbub-u Müebbed."

Günlerce gidip Kabe ye, hem yaklaşan ordu,
Birden bire bir tehlike sezmiş gibi durdu.

Sür atle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden,
Taş harbine başlar, pek acip hepsi birden.