Sikke-i Tasdîk-i Gaybî — Risale-i Nur'un Kahramanı Hüsrev tarafından Kaleme Alınmıştır

İndikçe havadan, o muamma gibi taşlar,
Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlar.

Şahıyla beraber kocaman ordu-yu Mevla,
Olsun diye mahbuba nişan, eyledi muta.

Hem kavm-i Kureyş, söndürelim derken o nuru,
Erkek ve kadın, cümlesinin kaçtı huzuru.

Müşrik ve muvahhid, iki fırka olup urban,
Yıllarca dökülmüş yine üstüne bir kan.

Şakk etti kamer, Fahr-i Beşer, ol Yüce Server,
Her yerde ve her anda onun nuru muzaffer.

Kur’ân dı kali, nurdu yolu, ümmeti mutlu,
Ümmet olanın kalbi bütün nur ile doldu.

Çekmezdi keder, ol sözü cevher, özü kevser,
Ol Sure-i Kevser, dedi a dasına "ebter!"

Ol Şems-i Ezelden kaçınan ol kuru başlar,
Gayya-i Cehennemde bütün yakmış ateşler.

Bitmişti nefes, çıkmadı ses, bıktı da herkes,
Ol nura varıp baş eğerek hem dediler pes!

İdraki olan kafile ayrıldı Kureyşten,
Feyz almak için doğmuş olan şanlı güneşten.

Ol kevser-i Ahmed den içip herbiri tas tas,
Olmuştu o gün sanki mücella birer elmas.

Ol başlara taç, derde ilaç, mürşid-i alem,
Eylerdi nazar bunlara nuruyla demadem.

Bunlardı o a dayı boğan bir alay arslan,
Hak uğruna, nur uğruna olmuş çoğu kurban.

Bunlardan o gün ehl-i nifak cümle kaçardı,
Müşrik ise, ol aklı anın kalmaz, uçardı.

Bunlardı o Peygamberin ashabı ve ali,
Dünyada ve ukbada da hem şanları ali.

Tavsif ediyor bunları hep şöylece Kur’ân,
Sulh vakti koyun, kavgada kükrek birer arslan!

Hep yüzleri pak, sözleri hak, yolları haktı,
Merkebleri yeller gibi Düldüldü, Burakdı.