Birinci mânânın misâllerinden meselâ,
-1-
İkinci şıkkın misâllerinden, meselâ,
-2- (ilâ âhir)
-3-’e kadar.
Birinci âyette âsârı bast edip bir neticenin, bir mühim maksûdun mukaddemâtı gibi, ilim ve kudrete, gàyât ve nizâmâtıyla şehâdet eden en azîm eserleri serd eder; Alîm ismini istihrâc eder. İkinci âyette, Birinci Şûlenin Birinci Şuâının Üçüncü Noktasında bir derece izah olunduğu gibi, Cenâb-ı Hakkın büyük ef’âlini, azîm âsârını zikrederek, neticesinde, yevm-i fasl olan haşri netice olarak zikrediyor.
İkinci Nükte-i Belâgat:
Kur’ân, beşerin nazarına san’at-ı İlâhiyenin mensucâtını açar, gösterir; sonra, fezlekede o mensucâtı, esmâ içinde tayyeder veyahut akla havale eder.
Birincinin misâllerinden, meselâ,
-4-
İşte, başta der: "Semâ ve zemini, rızkınıza iki hazîne gibi müheyyâ edip, oradan yağmuru, buradan hubûbâtı çıkaran kimdir? Allah’tan başka koca semâ ve zemini iki mutî hazînedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyle ise, şükür ona münhasırdır."
İkinci fıkrada der ki: "Sizin âzâlarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu latîf kıymettar göz ve kulağı verecek, ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur. Bunları size vermiştir. Öyle ise, yalnız Rab Odur; Ma’bud da O olabilir."
1 Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semâya da irâdesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi: 29.)
2 Yeryüzünü bir döşek, • dağları birer kazık yapmadık mı? • Sizi de çift çift yaratmadık mı? (Nebe’ Sûresi: 6-8.)
3 Şüphesiz, hüküm günü belirlenmiş bir vakittir. (Nebe’ Sûresi: 17.)
4 De ki: "Kimdir gökten ve yerden sizi rızıklandıran? Kimdir kulak ve gözler yaratıp size veren? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir kâinatı yerli yerince tedbîr ve idare eden?" Onlar diyecekler ki, "Allah’tır." Öyleyse, "Hâlâ Ona ortak koşmaktan korkmaz mısınız?" de. • İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi: 31-32.)