Sözler Yirmi Beşinci Söz

İşte şu âyet, Cenâb-ı Hakkın nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesindeki tasarrufâtını şöyle gösteriyor ki: İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakkın meşîetine ve irâdesine bağlıdır; demek, "Kesret-i tabakàtın en dağınık tasarrufâtına kadar meşîet ve takdir-i İlâhiye iledir, tesadüf karışamaz." Şu hükmü verdikten sonra, insaniyet hayatında en mühim iş, onun rızkıdır; şu âyet, beşerin rızkını doğrudan doğruya Rezzâk-ı Hakikinin hazîne-i rahmetinden gönderdiğini bir iki mukaddeme ile ispat eder. Şöyle ki:
Der: "Rızkınız, yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems ve kameri teshîr eden, gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyle ise, bir elmayı bir adama hakiki rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zât verebilir; ve O ona hakiki Rezzâk olur." Sonra da, -1- der. Bu cümlede, o tafsilâtlı fiilleri icmâl ve ispat eder. Yani, "Size hesabsız rızık veren Odur ki, bu fiilleri yapar."
Dördüncü Nükte-i Belâgat:
Kur’ân, kâh olur mahlûkat-ı İlâhiyeyi bir tertiple zikreder, sonra o mahlûkat içinde bir nizam, bir mîzan olduğunu ve onun semereleri olduğunu göstermekle güyâ bir şeffâfiyet, bir parlaklık veriyor ki, sonra o ayna-misâl tertibinden, cilvesi bulunan esmâ-i İlâhiyeyi gösteriyor. Güyâ o mahlûkat-ı mezkûre, elfâzdır; şu esmâ, onun mânâları, yahut o meyvelerin çekirdekleri, yahut hulâsalarıdırlar. Meselâ,
-2-
İşte, Kur’ân, hilkat-i insanın o acîb, garip, bedî, muntazam, mevzun etvârını öyle ayna-misâl bir tarzda zikredip tertip ediyor ki, -3- içinde kendi kendine görünüyor ve kendini dedirttiriyor. Hattâ, vahyin bir kâtibi şu âyeti yazarken, daha şu kelime gelmezden evvel, şu kelimeyi söylemiştir. "Acaba

1 Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın. (Âl-i İmrân Sûresi: 27.)

2 And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. • Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. • Sonra o su damlasını pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşâ ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 12-14.)

3 Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 14.)