Sözler Yirmi Beşinci Söz

bana da mı vahiy gelmiş?" zannında bulunmuş. Halbuki, evvelki kelâmın kemâl-i nizam ve şeffâfiyetidir ve insicâmıdır ki, o kelâm gelmeden kendini göstermiştir.
Hem meselâ,
-1-
İşte, Kur’ân, şu âyette azamet-i kudret-i İlâhiye ve saltanat-ı rubûbiyeti öyle bir tarzda gösteriyor ki, güneş, ay, yıldızlar emirber neferleri gibi emrine müheyyâ. Gece ve gündüzü, beyaz ve siyah iki hat gibi veya iki şerit gibi birbiri arkasında döndürüp, âyât-ı rubûbiyetini kâinat sayfalarında yazan ve Arş-ı Rubûbiyetinde duran bir Kadîr-i Zülcelâli gösterdiğinden, her ruh işitse, "Barekallah, Maşaallah, Tebarekallah, Rabbülalemin" demeye hâhişger olur. Demek, "Tebarekallah, Rabbülalemin" sâbıkın hulâsası, çekirdeği meyvesi ve âb-ı hayatı hükmüne geçer.
Beşinci meziyet-i cezâlet:
Kur’ân, bâzan tegayyüre mâruz ve muhtelif keyfiyâta medâr maddî cüz’iyâtı zikreder. Onları hakàik-ı sabite sûretine çevirmek için sabit, nurânî, küllî esmâ ile icmâl eder, bağlar; veyahut, tefekküre ve ibrete teşvik eder bir fezleke ile hâtime verir.
Birinci mânânın misâllerinden, meselâ,
-2-

1 Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerinde hükmünü icrâ eden Allah’tır. O, gündüzü, peşi sıra kovalayan gece ile örter. O, güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. İyi bilin ki, yaratmak da Ona âittir, yaratıklarının tedbîr ve idaresi de. âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şânı ne yücedir! (A’râf Sûresi: 54.)

2 Ve Âdem’e bütün isimleri öğrettikten sonra eşyayı meleklere gösterdi. "Eğer halîfeliğe daha lâyık olduğunuz iddiâsında doğru iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyin" buyurdu. • Melekler, "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz," dediler. "Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın." (Bakara Sûresi: 31-32.)