Sözler Yirmi Beşinci Söz

İşte şu âyet, evvelâ "Hazret-i Âdem’in hilâfet meselesinde melâikelere rüçhâniyetine medâr ilmi olduğu" olan bir hâdise-i cüz’iyeyi zikreder. Sonra, o hâdisede melâikelerin Hazret-i Adem’e karşı ilim noktasında hâdise-i mağlûbiyetlerini zikreder. Sonra bu iki hâdiseyi iki ism-i küllî ile icmâl ediyor-yani -1-. Yani, "Alîm ve Hakîm Sen olduğun için Âdem’i tâlim ettin; bize gàlip oldu. Hakîm olduğun için, bize istidadımıza göre veriyorsun, onun istidadına göre rüçhâniyet veriyorsun.
İkinci mânânın misâllerinden, meselâ
-2- ilâ âhir.
-3-
İşte şu âyetler, Cenâb-ı Hakkın, koyun, keçi, inek, deve gibi mahlûklarını insanlara hâlis, sâfî, leziz bir süt çeşmesi; üzüm ve hurma gibi masnu’ları da insanlara latîf, leziz, tatlı birer ni’met tablaları ve kazanları; ve arı gibi küçük mu’cizât-ı kudretini şifâlı ve tatlı güzel bir şerbetçi yaptığını âyet şöylece gösterdikten sonra tefekküre, ibrete başka şeyleri de kıyas etmeye teşvik için -4- der, hâtime verir.
Altıncı Nükte-i Belâgat:
Kâh oluyor ki âyet, geniş bir kesrete ahkâm-ı Rubûbiyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir râbıta-i vahdet ile birleştirir veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir. Meselâ,
-5-

1 Sen her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapansın. (Bakara Sûresi: 32.)

2 Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir sütle sizi besleriz. (Nahl Sûresi: 66.)

3 Onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)

4 Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)

5 Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi: 255.)