-1- gibi beyânâtıyla o dünyaya şeffâfiyet verir ve bulanmasını izâle eder,
-2-
-3- gibi nurefşân neyyirâtıyla câmid dünyayı eritir,
-4- ve
-5- ve
-6-
-7- mevtâlûd tâbirleriyle dünyanın ebediyet-i mevhumesini parça parça eder,
-8- gök gürlemesi gibi sayhalarıyla tabiat fikrini tevlid eden gafleti dağıtır.
İşte Kur’ân’ın baştan başa kâinata müteveccih olan âyâtı şu esâsa göre gider, hakikat-i dünyayı olduğu gibi açar gösterir, çirkin dünyayı ne kadar çirkin olduğunu göstermekle beşerin yüzünü ondan çevirtir, Sânie bakan güzel dünyanın güzel yüzünü gösterir, beşerin gözünü ona diktirir, hakiki hikmeti ders verir, kâinat kitâbının mânâlarını tâlim eder. Hurufât ve nukuşlarına az bakar; sarhoş felsefe gibi, çirkine âşık olup, mânâyı unutturup, hurufâtın nukuşuyla insanların vaktini mâlâyâniyâtta sarf ettirmiyor.
Üçüncü Ziyâ
İkinci Ziyâda hikmet-i beşeriyenin hikmet-i Kur’âniyeye karşı sukùtuna, hikmet-i Kur’âniyenin i’câzına işaret ettik. Şimdi şu ziyâda, Kur’ân’ın şâkirdleri olan
1 İnkâr edenler görmedi mi ki, gökler ve yer bitişik idi. (Enbiyâ Sûresi: 30.)
2 Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadır. (En’âm Sûresi: 32.)
3 Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nur Sûresi: 35.)
4 Gök yarıldığı zaman. (İnfitar Sûresi: 1.)
5 Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir Sûresi: 1.)
6 Gök yarıldığında. (İnşikak Sûresi: 1.)
7 Sûra üfürülür. Ve Allah’ın dilediklerinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa düşüp ölür. Sonra bir daha Sûra üflenir. Ve onlar kabirlerinden kalkıp bakışırlar. (Zümer Sûresi: 68.)
8 O, yere gireni ve yerden çıkanı, gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Nerede olsanız O sizinledir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür. (Hadîd Sûresi: 4.) • De ki: Hamd Allah’a mahsustur; O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, işlediklerinden habersiz değildir. (Neml Sûresi: 93.)