Meselâ, şemsin feyz-i tecellîsi olan timsâli ve aksi, denizin yüzünde ve denizin herbir katresinde aynı hüviyeti gösterir. Eğer, küre-i arz, perdesiz güneşe karşı muhtelif cam parçalarından mürekkeb olsa, şemsin aksi herbir parçada ve bütün zemin yüzünde müzâhemetsiz, tecezzîsiz, tenâkussuz, bir olur. Eğer, farazâ şems fâil-i muhtar olsa idi ve feyz-i ziyâsını, timsâl-i aksini irâdesiyle verse idi, bütün zemin yüzüne verdiği feyzi, bir zerreye verdiği feyizden daha ağır olamazdı.
İkinci temsil:
Mukabele sırrıdır. Meselâ, zîhayat ferdlerden, yani insanlardan terekküb eden bir daire-i azîmenin nokta-i merkeziyesindeki ferdin elinde bir mum ve daire-i muhîtteki ferçlerin ellerinde de birer ayna farz edilse, nokta-i merkeziyenin muhît aynalarına verdiği feyiz ve cilve-i akis, müzâhemetsiz, tecezzîsiz, tenâkussuz, nisbeti birdir.
Üçüncü temsil:
Muvâzene sırrıdır. Meselâ, hakiki ve hassas ve çok büyük bir mîzan bulunsa, iki gözünde iki güneş veya iki yıldız veya iki dağ veya iki yumurta veya iki zerre, herhangisi bulunursa bulunsun, sarf olunacak aynı kuvvet ile o hassas azîm terazinin bir gözü göğe, biri zemine inebilir.
Dördüncü temsil:
İntizam sırrıdır. Meselâ, en azîm bir gemi, en küçük bir oyuncak gibi çevrilebilir.
Beşinci temsil:
Tecerrüd sırrıdır. Meselâ, teşahhusâttan mücerred bir mahiyet, bütün cüz’iyâtına, en küçüğünden en büyüğüne, tenâkus etmeden, tecezzî etmeden, bir bakar, girer; teşahhusât-ı zâhiriye cihetindeki hususiyetler, müdâhale edip şaşırtmaz, o mahiyet-i mücerredin nazarını tağyir etmez. Meselâ, iğne gibi bir balık, balina balığı gibi, o mahiyet-i mücerredeye mâliktir; bir mikrop, bir gergedan gibi, mahiyet-i hayvaniyeyi taşıyor.
Altıncı temsil:
İtaat sırrını gösterir. Meselâ, bir kumandan "Arş!" emri ile bir neferi tahrik ettiği gibi, aynı emir ile bir orduyu tahrik eder.
Şu temsil-i itaat sırrının hakikati şudur ki: Kâinatta, bittecrübe, herşeyin bir nokta-i kemâli vardır. O şeyin, o noktaya bir meyli vardır. Muzaaf meyil, ihtiyaç olur; muzaaf ihtiyaç, iştiyak olur; muzaaf iştiyak, incizab olur. Ve incizab, iştiyak, ihtiyaç, meyil, Cenâb-ı Hakkın evâmir-i tekviniyesinin, mahiyet-i eşya tarafından birer habbe ve nüve-i imtisâlidirler. Mümkinât mahiyetlerinin mutlak kemâli, mutlak vücuddur; hususi kemâli, istidadlarını kuvveden fiile çıkaran ona mahsus bir vücuddur.
İşte, bütün kâinatın
emrine itaati, Bir tek nefer hükmünde olan bir zerrenin itaati gibidir. İrâde-i Ezeliyeden gelen kün emr-i ezelîsine mümkinâtın itaati ve imtisâlinde yine irâdenin tecellîsi
Ol!