Şuâlar Eddâi

Evet, tohumlar ve çekirdekler, istidat lisanıyla, herbiri birer ağaç ve birer sünbüle olmayı Halıkından isteyip duaları gözümüz önünde kabul olması gibi, bütün hayvanatın ihtiyac-ı fıtri lisanıyla elleri yetişmediği yerlerden rızıklarını ve hayatlarına lüzumu bulunan ve iktidarlarının haricindeki matlublarını birisinden isteyip o fıtri ihtiyaç diliyle ettikleri bütün dualannı gözümüz önünde kabul eden ve imdatlarına acib ve şuursuz mahlukatı vakti vaktine hikmetle koşturan bir Halık-ı Kerime zahir şahadet eder.
İşte bu iki kısma kıyasen, lisan-ı kal ile edilen dualann bütün nevileri, hususan enbiyaların (aleyhimüsselam) ve havasların harika bir surette makbuliyeti, -1-’deki hüccet-i vahdaniyete şahadet eder.

Altıncı Kelime: -2- dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur:
Evet, nasıl bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatlann en kısası ise, en doğrusudur ve müstakimidir; aynen öyle de, maneviyatta ve manevi yollarda ve kalbi mesleklerde en doğrusu, en müstakimi ise, en kısa ve en kolayıdır. Mesela, Risale-i Nurda bütün muvazeneler ve küfür ve iman yollannın mukayeseleri kati gösteriyor ki, iman ve Tevhid yolu gayet kısa ve doğru ve müstakim ve kolaydır; ve küfür ve inkar yollan gayet uzun ve müşkülatlı ve tehlikelidir.
Demek, bu istikametli ve hikmetli ve herşeyde en kısa ve kolay yolda sevk edilen bu kâinatta, elbetteşirk ve küfrün hakikatleri olamaz ve iman ve Tevhidin hakikatleri bu kâinata güneş gibi lazım ve vacibdir.
Hem, ahlak-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selametli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir. Mesela, kuvve-i akliye hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat ve tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belahete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker.
Ve kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer, istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak daimi, vicdani bir azabı çeker.
Ve insandaki kuvve-i şeheviye, selametli istikameti ve iffeti zayi etse, ifratla musibetli, rezaletli fücura, fuhşa ve tefritle humuda, yani nimetlerdeki zevk ve lezetten mahrumiyete düşer ve o manevi hastalığın azabını çeker.



1 Ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Suresi: 5. )

2 Bizi doğru yola ilet. (Fatiha Suresi: 6. )