Şuâlar Eddâi

ordugaha çevirdiler. O seyyah -1- cereyanına, girdi. Dallinden, -2-’den kurtuldu. Birden, Cennet gibi muntazam, güzel, muhteşem bir memleket gördü. Her tarafta Halık-ı Zülcelali bildiriyorlar bir vaziyeti müşahedesiyle, akıl ve hayalin kıymetleri ve vazifeleri bin derece terakki etti.
İşte o seyyahın kâinattaki seyahatinin yüzer nümunesinden bu mezkur üç numuneye kıyasen sair müşahedatını ve isimlerin cilveleriyle Vacibü’l-Vücudun marifetini Risale-i Nura havale edip, bu pek kısa işarete iktifaen, bu pek uzun kıssayı kısa keserek Halıkımızı bildiren kudsi sıfatlardan ve sıfat-ı sebasından yalnız ilim ve irade ve kudret gibi üç mühim eserleriyle, tecellileriyle ve tahakkuklarının hüccetleriyle Kâinat Halıkını tanımağa o dünya seyyahı gibi gayet kısa işaretlerle çalışacağız. Tafsilatını Risale-i Nur’a havale ederiz.
İşte, Arabi Hizb-i Nurinin hülâsatül-hülâsasından daimi, tefekküri bir virdim ve Allahü Ekber cümlesinin otu züç mertebesinden üç mertebeyi beyan eden bu gelen Arabi fıkranın birnevi tercümesi içinde kısa işaretlerle ulema-i ilm-i kelamı ve akide ulemasını pekçok meşgul eden ilim ve irade ve kudret-i İlahiyenin kâinattaki cilveleriyle, onları aynelyakin iman ile tasdik ve onlarla Vacibü’l-Vücudun bedahetle mevcudiyetine ve vahdaniyetine ilmelyakin tasdik ile tam iman etmeye yol açan bu Arabi fıkradır:


-3-




1 Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğu peygamberlerinin ve onlara tabi olan salih kullarının yoluna. . . (Fatiha Suresi: 7. )

2 Yahut derin bir denizin karanlıklarına benzer. . . (Nur Suresi: 40. )

3 De ki: Hamd olsun o Allah’a ki, evlat edinmekten münezzehtir, mülkünde ortağı bulunmaz ve hiçbir şeyden de aciz değildir ki yardımcıya ihtiyacı olsun. Ve hürmet ve tazim ile Onun yüceliğini an. (İsra Suresi:111. )